Akşemseddin (1390-1459)
Şemseddin Muhammed bin Hamza, yani
Fatih'in hocası, âlim ve mutasavvıf Akşemseddin, "Akşeyh"
adıyla şöhret kazanmış olan Akşemseddin, Hacı Bayram Veli'ye intisab etmiş ve
bir süre Hacıbayram Camii'nin çilehânesinde çile çıkarmıştır.Soyu, hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk'a ulaşır.
Hacı Bayram-ı Velî'nin, ona; '"Beyaz (ak) bir insan olan Zeyd'den,
insan cinsinin karanlıklarını söküp atmakta güçlük çekmedin." demesi
sebebiyle, "Akşemseddîn" lakabı verilmiştir. Saçının, sakalının
ağarması ve ak elbiseler giymesi sebebiyle"Akşemseddîn" denildiği de
rivâyet edilmiştir.
Akşemseddin, şeyhi Hacı Bayram Veli'nin
vefâtıyla irşad makamına geçmiştir. İstanbul'un fethi sırasında Fatih Sultan
Mehmed'in yanında fethin manevî cephesini temsil eden büyük veli, muhasaranın
en sıkıntılı zamanında ordunun maneviyatını diri tutmuştur. Akşemseddin, fethin
en önemli simgesi olan Ayasofya'nın camiye dönüştürülmesi sırasında burada ilk
Cuma namazı hutbesini okumuştur. O, İstanbul'un asırlar süren fetih rüyasını
gören bahtiyarlardandır. Akşemseddin, hem fethe katılmış ve hem de fethin
gerçekleştiğini görmüş, asırlarca birçok İslâm ordusunun muhasaraya aldığı, ama
belki de vakti gelmediği için bir türlü fethetmeye muvaffak olamadığı
İstanbul'un, artık bir İslâm beldesi olmasında önemli rol oynamıştır.
Fetih'ten
hemen sonra padişahın isteği ile, İslâm ordularının İstanbul'u fethi sırasında
şehit düşen büyük sahâbi Ebû Eyyüb el-Ensârî (ra)'nin kabrini de keşfeden bu
büyük mürşid, bir süre müderrislik de yapmıştır.
Fetihten sonra Akşemseddin, padişahın
tacını ve tahtını bırakarak kendisine bağlanma isteğini engellemeye çalışmış ve
bu cihan sultanını durduramayacağını anlayınca da Gelibolu üzerinden Göynük'e
dönerek inzivâya çekilmiştir. Akşemseddin'in hangi ruh hâliyle padişahı
durdurmak istediği ve taht merkezinden ayrılarak iltifat ve ilgiden neden
rahatsız olduğu konusunda pek çok şey söylenebilir. Ancak Fatih'in Göynük'e
gönderdiği hediyeleri almak istememesi ve Göynük'e yaptırmak istediği tekke ve
cami için rıza göstermemesi, devletin devamı ve bekâsının teminatı olan hükümdarlık
makamının zedelenmemesi icâbıdır. Nitekim "sultâna sultânlık ve gedâya da
gedâlık yakışır". Fatih'in birçok ihsanından sadece Göynük'e bir çeşme
yapmasına izin veren Akşemseddin, şeyhi Hacı Bayramı Veli'nin yolundan gitmiş
ve tekkenin devlet üzerindeki tahakkümüne yol açacak bir tavrı şiddetle
reddetmiştir. Osmanlı Devleti'nin din ve devlet işlerinin sağlıklı
gelişmesinde, Akşemseddin'in bu tavrı büyük bir önem taşımaktadır.
Cihan padişahı Fatih Sultan Mehmed'in
derviş olma talebini geri çeviren Akşemseddin'in, sultanın kırılması karşısında
verdiği cevap çok önemlidir: "Dervişlikte bir hâlet vardır ki, eğer lezzet
alınırsa, saltanat işlerinden kesin olarak el çekmek lâzım gelir. Memleketin
işleri ihtilâl bulur. O takdirde, hem siz ve hem de biz vebâle gireriz..."
Aynı zamanda şair de olan Akşemseddin, "terki
cân, bînişân, bîgümân" kâfiyeleriyle kendisini şu şiirinde ne güzel
anlatıvermiş :
Cânı cânân isteyenler terki cân olmak gerek
Âlemi devri zamânda bînişân olmak gerek
Lâmüsellim kaydımış gavvâs olan gevher bulur
Gevheri gayb isteyenler bînişân olmak gerek
Rükni a'zam sıdk u himmet i'tikâdı pâk imiş
Bîriyâ ihlâsı mahz bîgümân olmak gerek
Nahv u sarf u mantık u hey'et nücûm u ilm ü tıb
Meclisin terk eyleyüp andan revân olmak gerek
Sen seni altın sanursın altunun oda bırak
Sâfî olup gıll u gışdan pâkcân olmak gerek
Bildügün terk eylegil hestîligün elden bırak
Işkıla pervâne tek bîcism ü cân olmak gerek
Şems istersin ki sultân sohbetine iresin
Kapusında çok zamânlar pâsubân olmak gerek
Cânı cânân isteyenler terki cân olmak gerek
Âlemi devri zamânda bînişân olmak gerek
Lâmüsellim kaydımış gavvâs olan gevher bulur
Gevheri gayb isteyenler bînişân olmak gerek
Rükni a'zam sıdk u himmet i'tikâdı pâk imiş
Bîriyâ ihlâsı mahz bîgümân olmak gerek
Nahv u sarf u mantık u hey'et nücûm u ilm ü tıb
Meclisin terk eyleyüp andan revân olmak gerek
Sen seni altın sanursın altunun oda bırak
Sâfî olup gıll u gışdan pâkcân olmak gerek
Bildügün terk eylegil hestîligün elden bırak
Işkıla pervâne tek bîcism ü cân olmak gerek
Şems istersin ki sultân sohbetine iresin
Kapusında çok zamânlar pâsubân olmak gerek
Akşemseddin ve tıp
Akşemseddin, bilimde ve tasavvufta olduğu gibi, tıp ve eczacılık alanında da büyük bir üne sahipti. Fakat kaynaklarda Akşemseddinin tıp ilmini kimden ve nasıl öğrendiğine dair net bir bilgi yoktur. Sadece beden hastalıkların değil, aynı zamandan ruh hastalıklarının da hekimi olan Akşemseddin, ruh hastalıklarını da tedâvi ederdi.Akşemseddin, Louis Pasteur'in yaklaşık 400 yıl sonra deneyle keşfettiği mikrobu, Maddetü'l-Hayat adlı eserinde yıllar öncesinde dile getirdi:
“ Hastalıkların insanlarda teker teker ortaya çıktığını sanmak hatadır. Hastalık, insandan insana bulaşmak suretiyle geçer. Bu bulaşma, gözle görülmeyecek kadar küçük, fakat canlı tohumlar vasıtasıyla olur.
Hastalıkları 2’ye ayırmıştır. Birincisi irsî ve kalıtımsal hastalıklardır. Bunlar babadan oğla geçtiğini ve tedavisi zor olduğunu söyler. İkincisi ise tohum yoluyla geçerler ve tedavileri kolaydır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder