Kimyanın Kurucusu: Cabir Bin Hayyan
Ahmet IŞIK | |
Ünlü Fransız bilim tarihçisi M. Berthelot'in onun hakkındaki düşünceleri şöyledir: "Aristo'nun mantık ilmindeki yeri neyse, Câbir bin Hayyân'ın kimya ilmindeki yeri de odur. Aristo, mantığın kurucusu ve üstadı olarak kabul edildiği gibi, Cabir bin Hayyan da kimyanın kurucusu ve üstadıdır." Julius Ruska, Lâtin kimyasının temellerini Yunanca değil, bilakis Arapça orijinal eserlerin tercümelerinin sağladığını belirtmektedir.1 Yaşayan ilim tarihçimiz Fuat Sezgin de, tıp, fizik, astronomi, felsefe alanında birçok eser kaleme alan, âlemde görülebilen veya görülemeyen her şeyin belli bir düzenin neticesi olduğunu belirten Cabir bin Hayyan'ın, genetik ilmine işaret eden şu sözlerini nakletmektedir. "Allah bize fizikî kanunlar vermiştir. Bunlarla bitki, hayvan hattâ insanın benzerini yapabiliriz. Allah beşere öyle kabiliyetler bahşetmiştir ki, beşer, kâinattaki bütün sır perdelerini bununla çözmeye muktedirdir." |
Sayfalar
Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Kültür Topluluğu'nun Blog Sayfasına Hoşgeldiniz. Hoşça vakit geçirmeniz dileğiyle...
Arkadaşlar Facebook Grubumuza da bekleriz.
15 Kasım 2012 Perşembe
Kimyanın Kurucusu: Cabir Bin Hayyan
12 Kasım 2012 Pazartesi
Ayyıldızlı Pasaporta Şapka Çıkarıldığı Zamanlar
AYYILDIZLI PASAPORTA ŞAPKA ÇIKARILDIĞI ZAMANLAR
07 Kasım 2012 Çarşamba
Şimdi Amerikan vatandaşı olmak için insanlar yarışıyor. Vaktiyle Osmanlı vatandaşı olmak böyle itibarlıydı.
07 Kasım 2012 Çarşamba
Şimdi Amerikan vatandaşı olmak için insanlar yarışıyor. Vaktiyle Osmanlı vatandaşı olmak böyle itibarlıydı.
İnançları, ırkları, gelenekleri sebebiyle baskıya uğrayanlar için Osmanlı vatandaşlığı bir can simidi vazifesi görürdü.
Günümüzde
Osmanlı Devleti’nde halkın teb’a olduğunu söylemek moda oldu. Teb’a ile
modern vatandaşlık arasında mühim farklılıklar varmış. Cumhuriyetten
sonra teb’alıktan vatandaşlığa geçilmiş. Halbuki tâbiyet ile vatandaşlık arasında fark yoktur.
Teb’a ile vatandaş da aynı mânâya gelir. Vatandaş, bir devletin
kanunlarına uyma sözü veren; mukabilinde temel hak ve hürriyetleri üstün
otorite tarafından korunan kimsedir.
1912 senesinde Singapur Konsoloshanesi'nden verilen Dsmanli pasaportu
4 Kasım 2012 Pazar
Türk Futbolunda Başarı - Ali Beyazgül
TÜRK
FUTBOLUNDA BAŞARI
Ülkemizde
futbol sporunun kökeni Osmanlı Devleti zamanına dayanıyor ve profesyonel
anlamda dünya platformunda ,adına mücadele edilen ilk sporlardan biri.Bugün ise
ülkemizde herhangi bir futbol takımı taraftarı olmayan kişi sayısı pek az.Bu da
futbolun ülkedeki öneminin önemli göstergelerinden bir tanesi.
Futbol;
oyuncu yetiştirme yeterliliği ve düzeyi,mantalitesi,ekonomisi ve bilinci bakımından bir ülkenin marka
değerlerinden biridir.Günümüzde pek çok ülke futbol alanında önemli-uzun vadeli
yatırımlar yapmış ,bunun sonucunda marka değeri kazanmış ve bu sayede hem
ekonomik kazanımlar elde etmişler ,hem de geniş
geniş platformda kazandıkları başarılar sayesinde saygı duyulur hale
gelmişlerdir.Bizim ülke futbolu neden öyle olmasın? Bizim onlardan ne eksiğimiz
var? Cevap veriyorum:ÇOK EKSİĞİMİZ VAR..
Prof. Dr. Halil İnalcık - Röportaj
Dua edin 100 yaşını göreyim
RÖPORTAJ - SAMET ALTINTAŞ - 4 Kasım 2012
Prof.
Dr. Halil İnalcık, yaşayan en büyük Türk tarihçisi… 1916 doğumlu
İnalcık, en son ‘The Survey of Istanbul 1455’ (İstanbul Tahriri) adlı
çok ses getirecek eserini yayımladı. 60 senedir İstanbul ve Fatih
üzerine çalıştığını söyleyen İnalcık, yine ezber bozacak bilgiler
paylaşıyor. Ona göre Avrupa’nın İstanbul üzerine bakışı yanlı ve gerçek
dışı. Fatih, İstanbul’u yakıp yıkmadı. Talan edilmiş bir şehri zirveye
taşıdı. İnalcık’a göre Türkiye, iç meselelerini bir an önce halletmeli.
Bunların başında da yeni anayasa geliyor.
Prof.
Dr. Halil İnalcık, evin balkonundan el sallıyor ve “Hoş geldiniz, şeref
verdiniz.” diyor. İnalcık Hoca’nın evinin her köşesi kitaplarla kaplı.
Kendi deyimiyle atölyesi… 97 yaşında olmasına rağmen gayet dinç,
sağlıklı ve nüktedan. Yeni kitapları ile ilgili çalışmalar yaptığı
odaları gösteriyor bize. Duvarda 1989 yılında kaybettiği eşi Şevkiye
Hanım’ın büyük bir resmi göze çarpıyor. “Hanım olmayınca ev böyle
dağınık oluyor işte.” diye iç geçiriyor bir ara. Halil Hoca’nın günlük
ihtiyaçları kendisine tahsis edilen bakıcı bir hanım tarafından
karşılanıyor. Evdeki her eşyanın ayrı bir hikâyesi var. Ama en çok
balkona bakan koltuk, hoca için ayrıca önemli. Çünkü bu koltuğa oturup
bahçedeki kavak ağacı ile dertleşiyor; hatta ona şiirler okuyor…
Kitaplar ve yazma ile ömrünü geçiren İnalcık’ın tek isteği eserlerini
tamamlamak. “Dua edin de Tanrı bana 100 yaşını görmeyi nasip etsin.”
temennisinde bulunuyor.
2 Kasım 2012 Cuma
Zamanın Nabzı : Takvim
ZAMANIN NABZI: TAKVİM
Tarih boyunca, ya Güneş’in hareketleri, ya Ay’ın hareketleri veya her ikisinin hareketlerine göre senenin tespit olunduğu takvimler yapıldı. Şemsî sene (güneş senesi), yerkürenin güneş etrafında bir devir yaptığı zamanı ifade eder. 365.242 günüdür. Kamerî sene (ay senesi); ay küresinin, yerküresi etrafında 12 kere döndüğü zamandır. 354.367 gündür. Güneş yılı, ay yılından 11 gün uzundur.
Güneş Saati
Tarih boyunca, ya Güneş’in hareketleri, ya Ay’ın hareketleri veya her ikisinin hareketlerine göre senenin tespit olunduğu takvimler yapıldı. Şemsî sene (güneş senesi), yerkürenin güneş etrafında bir devir yaptığı zamanı ifade eder. 365.242 günüdür. Kamerî sene (ay senesi); ay küresinin, yerküresi etrafında 12 kere döndüğü zamandır. 354.367 gündür. Güneş yılı, ay yılından 11 gün uzundur.
Güneş Saati
1 Kasım 2012 Perşembe
İyi Paraya İyi Soyadı
İYİ PARAYA İYİ SOYADI
Dünyada ilk soyadı kanunu Yahudileri asimile etmek için Avrupa’da çıkarıldı. Sonra işler tersine döndü. Bu sefer Yahudileri ifşa etmek için kullanıldı.
Antik çağlardan beri Yahudiler dinî, millî ve kültürel sebeplerle isim değişikliklerine alışmışlardı. Her biri bulundukları ülkenin dilini konuşurdu. Unutulan İbranice’yi sadece bazı hahamlar bilirdi. Sefaradlar (İspanya Yahudileri) çoktan beri İbrani isim ve İspanyol soyisimleri kullanırdı: Avram (İbrahim) Franco gibi. Daha tutucu olan Aşkenazlar (Almanya Yahudileri) ise, hâlâ eski geleneğe göre, kendi adlarını, babalarının önadını, üstelik orijinal şekliyle kullanıyorlardı. Mesela, Yakov ben Yitzhak (İshak oğlu Yakub) gibi. İbranice isimler yasak değildi.
ALMANCA MECBURİYETİ
Avrupa’da Yahudilerin nisbeten en serbest olduğu Avusturya’da 1787 yılında bir kanun çıkarıldı. Bu kanuna göre bütün Alman Yahudilerinin Almanca isimler ve soyisimleri alması istendi. Yahudiler, nüfus memurlukları önüne biriktiler. Memurların ellerinde kabul edilebilir isimlerin listesi vardı. Lilienthal, Edelstein, Diamant, Saphir, Rosenthal gibi çiçek ve kıymetli taş benzetmesi güzel soyadı alabilmek için rüşvet vermek şarttı. Kluger (akıllı) ve Fröhlich (mutlu) gibi isimler çok pahalı idi.
BİNLERCE KİŞİYE AYNI SOYADI
Canı sıkkın memurlar, çoğunlukla kaba bir şekilde Yahudileri dört kategoriye ayırarak isimlendiriyorlardı. Weiss (beyaz), Schwarz (siyah), Gross (büyük) ve Klein (küçük). Dolayısıyla bu soyisimlerini taşıyan binlerce Yahudi vardır. Kötü niyetli memurlar birçok fakir Yahudiye inanılmaz çirkinlikte isimler veriyorlardı: Glagenstrick (darağacı), Eselkopf (eşek kafası), Taschengregger (yankesici), Schmalz (yağ), Borgenicht (borç almak) gibi. Din adamlarının soyundan gelen Yahudiler, Cohen, Kahn, Katz, Levi gibi isimleri alma hakkına sahiptiler. Buna rağmen, onları Almanlaştırmak mecburiyetindeydiler. Katzman, Cohnstein, Aronstein, Levinthal gibi. Geniş bir kesim, kökenlerinin bölgesini soyisim olarak aldılar: Brody, Epstein, Ginzberg, Landau, Shapiro (Speyer), Dreyfus (Trier), Horowitz ve Posner gibi. Bu, şüphesiz aşağılayıcı bir durumdu. Ama hükümetin Yahudileri tesbit ederek kolayca vergilendirebilmesini ve askere almasını sağlıyordu. Napoleon zamanında, vatandaşlık kanunu gereği, Fransa’da ve Avrupa’da Fransız işgalindeki topraklarda herkesin bir soyadı alması mecburiyeti getirildi.
Dünyada ilk soyadı kanunu Yahudileri asimile etmek için Avrupa’da çıkarıldı. Sonra işler tersine döndü. Bu sefer Yahudileri ifşa etmek için kullanıldı.
Antik çağlardan beri Yahudiler dinî, millî ve kültürel sebeplerle isim değişikliklerine alışmışlardı. Her biri bulundukları ülkenin dilini konuşurdu. Unutulan İbranice’yi sadece bazı hahamlar bilirdi. Sefaradlar (İspanya Yahudileri) çoktan beri İbrani isim ve İspanyol soyisimleri kullanırdı: Avram (İbrahim) Franco gibi. Daha tutucu olan Aşkenazlar (Almanya Yahudileri) ise, hâlâ eski geleneğe göre, kendi adlarını, babalarının önadını, üstelik orijinal şekliyle kullanıyorlardı. Mesela, Yakov ben Yitzhak (İshak oğlu Yakub) gibi. İbranice isimler yasak değildi.
ALMANCA MECBURİYETİ
Avrupa’da Yahudilerin nisbeten en serbest olduğu Avusturya’da 1787 yılında bir kanun çıkarıldı. Bu kanuna göre bütün Alman Yahudilerinin Almanca isimler ve soyisimleri alması istendi. Yahudiler, nüfus memurlukları önüne biriktiler. Memurların ellerinde kabul edilebilir isimlerin listesi vardı. Lilienthal, Edelstein, Diamant, Saphir, Rosenthal gibi çiçek ve kıymetli taş benzetmesi güzel soyadı alabilmek için rüşvet vermek şarttı. Kluger (akıllı) ve Fröhlich (mutlu) gibi isimler çok pahalı idi.
BİNLERCE KİŞİYE AYNI SOYADI
Canı sıkkın memurlar, çoğunlukla kaba bir şekilde Yahudileri dört kategoriye ayırarak isimlendiriyorlardı. Weiss (beyaz), Schwarz (siyah), Gross (büyük) ve Klein (küçük). Dolayısıyla bu soyisimlerini taşıyan binlerce Yahudi vardır. Kötü niyetli memurlar birçok fakir Yahudiye inanılmaz çirkinlikte isimler veriyorlardı: Glagenstrick (darağacı), Eselkopf (eşek kafası), Taschengregger (yankesici), Schmalz (yağ), Borgenicht (borç almak) gibi. Din adamlarının soyundan gelen Yahudiler, Cohen, Kahn, Katz, Levi gibi isimleri alma hakkına sahiptiler. Buna rağmen, onları Almanlaştırmak mecburiyetindeydiler. Katzman, Cohnstein, Aronstein, Levinthal gibi. Geniş bir kesim, kökenlerinin bölgesini soyisim olarak aldılar: Brody, Epstein, Ginzberg, Landau, Shapiro (Speyer), Dreyfus (Trier), Horowitz ve Posner gibi. Bu, şüphesiz aşağılayıcı bir durumdu. Ama hükümetin Yahudileri tesbit ederek kolayca vergilendirebilmesini ve askere almasını sağlıyordu. Napoleon zamanında, vatandaşlık kanunu gereği, Fransa’da ve Avrupa’da Fransız işgalindeki topraklarda herkesin bir soyadı alması mecburiyeti getirildi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)