suresi nüzul sırasına göre Kur’an-ı Kerimin ilk beş ayetini içermektedir.Sure adını 2.ayette
geçen el-alak kelimesinden almıştır. Bu kelime “yapışkan,asılıp tutunan şey” demek olup,
bundan maksat insanın ana rahminin cidarına yapışan döllenmiş bir hücreden yaratıldığını
hatırlatmaktır. Bu sure Hazreti Peygamber’e vahyin gönderilmeye başlamasını, okumanın,
yazmanın ve ilmin önemini vurgulayarak başlar. İkinci bölümde zenginleşen kafirde azıtma
ve tuğyan damarının kabardığını, üçüncü bölümde ise başlıca örneğini Ebu Cehl de bulan
azgınların dinin direği olan namazı engellemeye çalıştıklarını ve onların müstahak olacakları
cezaya çarptırılacaklarını bildirir. Kur'ân'dan ilk inen, Alâk Sûresi'nin başındaki beş âyettir
ki bu, Allah'ın kullarına kapısını açtığı ilk rahmet, verdiği ilk nimettir. Altı asra yakın geçen
fetret devrinde bu rahmet ve nimetin esintisi kesilmiş; katılaşan kalpler ilâhî vahyin hayat veren
davetinden mahrum kalmıştı.
Bu surenin baş kısmı Kur'an-ı Kerim'in ilk inen bölümüdür. Surenin diğer kısmı ise,
Peygamber (s.a.)'in daveti Kureyş arasında yayıldıktan ve ona yönelik eziyetler başladıktan
sonra inmiştir.
1. Yaratmış olan Rabbının adıyla oku.
2. Ki O, insanı bir "Alak"tan yarattı.
3. Oku, O senin Rabbın sonsuz bir kerem sahibidir.
4. Ki O, kalemle öğretmiştir.
5. O, insana bilmediğim öğretmiştir.
Ayetlerin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:
Yahya ibn Bükeyr kanalıyla Hz. Aişe'den rivayette o şöyle anlatıyor: Rasûlullah (sa)'a gelen
ilk vahiy uyku halinde iken görmüş olduğu sâdık rüyalardır. Hangi rüyayı görse mutlaka gün
aydınlığı gibi aynen çıkardı. Sonra ona yalnızlık sevdirildi, Hıra mağarasına çekilip orada pek
çok gece ibadetle geçirirdi. Bunun için de yanına azık alırdı. (Azığı bitince) Hz. Hadice'nin
yanına gelir ve yine azığını alıp tekrar mağaraya dönerdi. Nihayet O Hıra mağarasında iken
Hakk ona geliverdi. Melek O'na geldi ve:
"Oku." dedi. Rasûlullah:
"Ben okuyucu değilim (okuma bilmiyorum)." dedi. Hz. Peygamber der ki:
"Melek beni aldı ve takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve:
"Oku." dedi. Ben yine:
"Ben okuyamam." dedim. Beni ikinci kere takatten kesilinceye kadar sıktı, sonra bıraktı ve:
"Oku." dedi. Ben yine:
"Ben okuyucu değilim." dedim. Beni üçüncü kere yakalayıp takatim kesilinceye kadar sıktı,
sonra bıraktı ve:
"Yara-tan Rabbinin adıyla oku. O, insanı bir alakadan yaratmıştır. Oku, Rabbın nihayetsiz
kerem sahibidir." dedi.
Hz. Aişe anlatmaya şöyle devam ediyor:
Rasûlullah bununla (Cibrîl’in kendisine okuduğu vahiyle) kalbi titreyerek döndü ve Hz. Hatice
bint Huveylid'in yanına girdi,
"Beni örtün, beni örtün." dedi. Onun üstünü örttüler. Nihayet korkusu geçince Hatice'ye
olanları haber verdi ve
"Ey Hatice, bana ne oluyor? Kendimden (bana bir şey olmasından) korktum." dedi. Hz. Hatice
O'na:
"Asla! Korkma sana bir şey olmaz. Allah'a yemin ederim ki Allah seni asla rüsvay etmeyecek
(seni üzmeyecek)tir. Çünkü sen sıla-i rahimde bulunur, Sözün doğrusunu konuşur, yorulmuşları
taşır, yoksullara verir, misafirleri ağırlar, musibete uğrayanlara yardım edersin." deyip onu Hz.
Hatice'nin amcası oğlu olan Varaka ibn Nevfel ibn Esed ibn Abdu'l-Uzzâ'ya götürdü. Varaka
Câhiliye devrinde Hristiyan olmuştu. İbranice kitap yazar ve Allah'ın dilediği miktarda İncil'i
İbranice (veya Arapça) yazardı. Çok yaşlanmış ve gözleri kör olmuştu. Hz. Hatice ona:
"Ey amcamın oğlu, kardeşin oğlu (Muhammed)'i dinle." dedi. Varaka:
"Ey kardeşim oğlu nedir gördüğün?" diye sordu, Hz. Peygamber (sa) de gördüğünün haberini
ona haber verdi. Varaka O'na:
"Bu (sana gelen) Allah'ın Musa'ya indirmiş olduğu Nâmûs'tur. Keşke genç olsaydım ve kavmin
seni (yaşadığın kasabadan) çıkardıklarında hayatta olsaydım." dedi. Hz. Peygamber (sa):
"Onlar beni çıkaracaklar mı?" dedi. Varaka:
"Evet, senin getirdiğini kim getirse mutlaka ona düşmanlık edilir. Eğer ben senin o gününe
ulaşacak olursam elbette seni desteklerim." dedi ve fakat çok geçmeden Varaka vefat etti ve
vahiy de kesildi. Hz. Peygamber (sa) vahyin kesilmesine çok üzüldü.
İbn Şihâb kanalıyla Câbir ibn Abdillâh el-Ansarî'den rivayette o vahyin kesilmesinden bahisle
naklettiği hadisinde Hz. Peygamber (sa) şöyle anlatır:
“Ben yürürken gökten bir ses işittim. Gözlerimi göğe çevirdiğimde ne göreyim; bana Hıra'da
gelen melek gökle yer arasında bir kürsüye oturmuş. Ondan öyle korktum ki hemen eve
dönüp "Beni örtün, beni örtün." diyebildim. İşte bunun üzerine Allah Teâlâ "Kötü şeylerden
sakın"a kadar "Ey örtüye bürünen, kalk ve uyar..." ayetlerini indirdi ve ondan sonra da artık
vahiy peş peşe gelmeye devam etti.”
İmam Ahmed'in Zührî kanalıyla Hz. Aişe'den rivayetle tahric ettiği bu hadiste vahyin kesildiği
sırada olanlar anlatılırken Hz. Peygamber (sa)'in o devrede vahyin gelmemesi uzayınca kendini
dağların zirvesinden atmaya niyetlendiği, kendini atmak üzere her bir dağ zirvesine çıkışında
Cibril'in kendisine görünerek
"Ey Muhammed sen gerçekten Allah'ın elçisisin." diyerek onu teskin ettiği ayrıntısına da yer
verilmiştir.
Sakın okumamak etme, çünkü insan muhakkak tuğyan [azgınlık] eder
Ebu Hüreyre'den îbnu Münzir anlattı:
Ebu Cehil dedi ki:
“Sizin aranızda Muhammed yüzünü toprağa bular mı?” Kendisine:
“Evet boyar.” denildi. Ebu Cehil:
“Lât ve Uzzâ'yı, eğer öyle yapıyorlar görürsem, onun boynunu vururum ve onun yüzünü
toprağa boyarım.” dedi. Allahü Teâlâ Alak: 96/6 ayetlerini indirdi.
Ebu Hüreyre'den rivayette o şöyle anlatıyor: Ebu Cehl Hz. Peygamber (sa)'in secde etmesini
kastederek:
"Muhammed, sizin aranızdayken, sizlerin yanında da yüzünü yere koyuyor mu?" diye sordu.
"Evet." dediler. "Lât ve Uzzâ'ya yemin ederim ki onu, bunu yaparken görürsem boynuna
basacağım veya yüzünü toprağa bulayacağım." dedi. Bir gün Rasûlullah (sa) namaz kılarken
geldi, boynuna basabileceğini sandı ama bir de baktık ki elleriyle yüzünü koruyarak geri geri
çekiliyor. Ona:
"Sana ne oldu?" diye sormuşlar,
"Benimle arasında ateşten bir hendek, korku ve kanatlar oluşuverdi." demiş. Allah'ın Rasûlü
(sa):
"Eğer bana yaklaşsaydı melekler onu uzuv uzuv parçalayacaklardı." buyurmuş.
Ravi der ki: Bunun üzerine Allah Tealâ "Sakın, ey habibim ona boyun eğme, secde et ve
yaklaş"a kadar olmak üzere "Sakın!, çünkü insan muhakkak azar..." ayetlerini indirdi.
Namazın Hz. Peygamber (sa)'e Mi'râc’ta farz kılındığı göz önüne getirilirse ve Mi'râc da
bi'setin onikinci senesi (Hicretten bir sene kadar önce) meydana geldiğine göre bu âyet-
i kerimenin ondan sonra ve en yakın zaman olarak bi'setin onikinci senesi nazil olduğunu
söylemek gerekecektir. Yani buna göre Sûrenin başı ile sonunun indirilmesi arasında on iki
senelik bir zaman geçmiştir.
Müfessir Alâaddin Ali kendi tefsirinde ayetin iniş sebebini şöyle açıklamıştır :
“Ebû Cehl geniş çapta mal, binek ve servet elde etmiş bulunuyordu. O, bu imkân ve servetine
güvenerek her geçen gün azgınlık ve tecavüzünü artırıyor (ve İslâm'a karşı daha çok kin
besliyordu.) Derken yukarıdaki ayetler indi.”
Böylece âyet-i kerîme, geniş mal ve imkânı amaç edinen ve o sebeple Hakk'a karşı başkaldırıp
bu amaç uğrunda ilâhî sınırları, insan hak ve hürriyetini çiğneyen her azgın zorba, dengesiz
zâlim hakkında bir uyarı ve bir kıstas olarak bulunuyor.
9- Gördün mü şu engelleyeni;
10- Bir kulu namaz kılarken.
11- Gördün mü? Ya o doğru yol üzererinde ise,
12- Yahut takvayı emrettiyse.
13- Gördün mü? Ya yalan saydı, yü z çevirdi ise,
14- Muhakkak görüp durduğunu hiç de bilmemiş mi?
15- Hayır' Eğer vazgeçmezse, andolsun ki onun perçeminden tutup sürükleyeceğiz.
16- O yalancı, günahkâr perçeminden!
İbnu Abbas'tan (r.a.) İbnu Cerîr anlattı:
“Rasûlullah namaz kılıyordu. Ebu Cehil ona geldi ve onu namazdan nehyetti. Allahü Teâlâ,
Alak: 96/9-16 âyetlerini indirdi.”[16]
17. "O zaman, kafadarlarını çağırsın,
18. "Biz de zebanileri çağıracağız.
19. "Sakın ona uyma; sen secde et, Rabbine yaklaş."*** Secde ayeti Tilavet secdesi gerektirir
vaciptir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder