Ahmed Cevdet Paşa veya Lofçalı
Ahmed Cevdet Paşa (26 Mart 1822, Lofça - 26
Mayıs 1895, İstanbul) Osmanlı Devleti'nde on dokuzuncu asırda yetişen Türk
devlet ve bilim adamı, tarihçi, hukukçu, şair.
Mecelle'yi kaleme alarak İslam
Hukukunu sağlam bir dille kitaplaştıran kişidir. Şekilde batı prensiplerini
uygularken özünde şer-i prensiplere bağlı kalmayı uygun gören bir hukuk
anlayışı vardı.
Beş defa Adliye, üç defa Eğitim,
iki defa Vakıflar, bir defa İçişleri ve bir defa da Ticaret ve Ziraat bakanlığı
yapmış bir devlet adamıdır. Devrinde hazırlanan kanunların ve kurulan
kurumların büyük kısmı onun elinden çıkmıştı.
“Tarih-i
Cevdet” adıyla bilinen ve Osmanlı tarihini anlatan on iki ciltlik ünlü eserin
yazarıdır.[1] Ayrıca 1855-1865 yıllarında devletin resmi tarihçisi olarak
hizmet vermiş bir tarih yazarıdır. Bu sayede dönemin siyasi olaylarını yazdığı
"Tezakir-i Cevdet" adlı eseri ortaya çıkardı.
Türk dilinin Türkçe yazılmış ilk
dil bilgisi kitabı kabul edilen "Kavâ'id-i Osmâniyye"'nin ve daha
başka dilbilgisi kitaplarının yazarıdır.
En ünlü eserlerinden olan
"Kısas-ı Enbiya"’da bütün peygamberleri ve İslam tarihini sade bir
dille okuyuculara aktarmış bir yazardır.
İlk Türk kadın romancı kabul
edilen yazar Fatma Aliye Hanım’ın babasıdır.
Yaşamı
1822 yılında Osmanlı Devleti’nin
Tuna eyaleti kazası olan Lofça’da (bugün Bulgaristan’da) dünyaya geldi.[2]
Babası Lofça İdare Meclisi azasından İsmail Ağa, annesi Lofça’lı Topuzoğlu
ailesinden Ayşe Sümbül Hanım’dır. Asıl adı Ahmet idi, “Cevdet” mahlasını
kendisine 1843’de İstanbul’da öğrenim gördüğü sırada şair Süleyman Fehim Efendi
verdi[3]
Öğrenimi
İlk tahsilini Lofça’da yaptı.
Büyükbabası Hacı Ali Efendi’nin yardımı ile tahsiline devam etmek üzere 1839
yılında İstanbul’a geldi. Fatih Camii’nde medrese tahsiline başladı. Bu arada,
matematik, astronomi, tarih ve coğrafya gibi ilimlerle de uğraşarak kültürünü
artırdı. O zaman çok meşhur olan Murad Molla tekkesine tatil günleri giderek
Farisi öğrendi ve Mevlana’nın Mesnevi’sini bitirdi. Divançe’sinde bulunan
şiirlerin çoğunu bu tekkeye devam ettiği sırada yazdı. Öğrencilik yıllarında
ayrıca takip ettiği derslerle ilgili olarak kitap yazdı ve kendisi de ders
verdi.
Memuriyeti
1844’te 22 yaşındayken Çanat
pâyesi ile Rumeli kaleminde kadı oldu. Ancak sadece bir rütbe olan bu kadılık
işi, kendisinin görev yerinde bulunmasını gerektirmediğinden, İstanbul’dan
ayrılmadı. 1845 yılında müderris olarak İstanbul camilerinde ders vermek hakkını
elde etti. Bu dönemde devlet adamı olarak yıldızı parladı[3]. Şeyhülislamlık
makamının kendisini tavsiye etmesi üzerine, o sırada yeni kanunlar düzenlemekle
meşgul olan Sadrazam Mustafa Reşid Paşa’nın dairesinde çalışmaya, akşamları da
konağına gidip çocuklarının eğitimi ile ilgilenmeye başladı. Siyasi olayları
yakından takip edebilmek için bu dönemde Fransızca öğrendi.
1848’de Mustafa Reşid Paşa’nın
verdiği bir görevle Bükreş’e gidip bir ay kaldıktan sonra geri döndü. 1849’da
tedavi için bulunduğu Bursa kaplıcalarında "Kavâid-i Osmâniyye"
(Osmanlıca dilbilgisi) adlı kitabı ve ilk Türk anonim şirketi olan Şirket-i
Hayriye’nin kuruluş nizamnamesini yazdı[3]. Yakın dostu
Keçecizade Fuad Paşa ile birlikte yazdıkları Kavaid-i Osmaniyye, Türk dilinin
Türkçe yazılmış ilk gramer kitabı kabul edilir ve 50 yıl boyunca okullarda ders
kitabı olarak okutulmuş, Almanca'ya(1855) Arapça'ya( 1866) Bulgarca'ya ve
Hırvatça'ya tercüme edilmiş bir eserdir[1].
Eğitimciliği
13 Ağustos 1850’de Meclis-i
Maarif azalığı ile birlikte Dar-ül-Muallimin (Öğretmen okulu) müdürlüğüne
getirildi. Bu mektebi kısa zamanda ıslah ederek, mektebe giriş ve imtihan
usullerini yönetmeliklerle belirledi. Rüştiyelerde din derslerinde okutulmak
üzere "Ma’lûmât-ı Nâfia" (Fâideli Bilgiler) adlı kitabı kaleme aldı.
Her türlü bilimsel konunun Türkçe ile yazılabileceğine inanıyor, herkesin okur
yazar olması için lisanın sadeleştirilmesi ve yazıların Türkçe kaleme alınması
gerektiğine inanıyordu. Yazılarında bu sadeliğin örneklerini verdi.
Bilim Akademisi Üyeliği
Ahmet Cevdet Efendi, bilimin
ülkeye yayılması ve genel kültür düzeyinin yükseltilmesi için çalışacak Fransız
Bilimler Akademisi benzeri bir akademinin kurulması fikrini desteklemekteydi;
bunun faydalarını anlatan bir mazbata hazırlayacak Sultan Abdülmecit’e sundu.
Padişahın uygun bulmasıyla 1851’de kurulan Encümen-i Daniş’e (Osmanlı
Akademisi) asli üye seçildi.
Tarihçiliği
1853 yılında Encümen’de bir
Osmanlı tarihi kaleme alınması kararlaştırılmış, 1774-1826 yılları arasındaki
bölümü yazmak görevi Ahmet Cevdet Efendi’ye verilmişti. O sırada Tanzimat
Fermanı’nı kabul ettirmek üzere Mısır’a gönderilen sadâret müsteşarına eşlik
etmesi istenmiş olan Ahmet Cevdet Efendi, bu seyahate rağmen çalışmasını
aksatmadı; diğer üyeler henüz kaydadeğer bir çalışma yapmamışken kendisi
dönüşünde üç ciltlik çalışmayı tamamlayıp 1854 yılında padişaha sundu. Bu
çalışması, “Süleymaniye pâyesi” ile ödüllendirildi; böylece yüksek müderrisler
sınıfına girmiş oldu.
Ahmet Cevdet Efendi’ye 1855
yılında devletin resmi tarihçisi olarak görev verildi, bu görevi on yıl
sürdürdü. "Tarih-i Cevdet" adıyla şöhret bulan on iki ciltlik
eserinin geri kalan bölümlerini yazdı; eserin son cildi 1886’da yayınlandı.
Ahmet Cevdet Efendi, bir yandan da zamanın siyasal olaylarını anlatan “Tezâkir-i
Cevdet” adlı eserini de kaleme aldı. Ayrıca hayatının daha sonraki bir
döneminde peygamberler tarihini anlatan altı ciltlik “Kısâs-ı Enbiyâ” adlı
eseri yazmıştır.
Kadılık, Kazaskerliği
1856 yılında otuz üç yaşında iken
Galata Kadılığına, aynı yılın sonunda Mekke-i Mükerreme kadılığına getirilen
Ahmet Cevdet Efendi, gene aynı yıl içinde “Meclis-i Âlî-i Tanzimat” üyesi oldu
ve devrin kanunlaştırma çalışmalarında yer aldı.
1861’de İstanbul kadısı oldu. O
günlerde İbn-i Haldun’un meşhur Mukaddime’sinin tercümesini tamamlamıştı. Aynı
yıl Meclis-i Âlî-i Tanzimat, yapısı değiştirilerek “Meclis-i Ahkâm-ı Adliyye”
adını aldığında Osmanlı Devleti’nin kanunlarını yapacak olan bu kuruma üye
tayin edildi ve meclisin nizamnamesini de o hazırladı.
1863 yılında Anadolu kazaskerliği
payesi ile Bosna vilayetinde teftişe gönderilen Ahmet Cevdet Efendi, orada bir
buçuk yıl içinde ıslahatlar gerçekleştirmede ve orduya asker sağlamakta
başarılı olmuştu. Başarısı, daha önce hiçbir ilmiye mensubuna verilmemiş olan
ikinci rütbeden “Nişân-ı Osmânî” ile ödüllendirildi[3]. 1864’te ıslahat için
gönderildiği Kozan’da da başarılı oldu, çalışmaları halkın devlete güvenini
güçlendirdi[3]. Bu başarılardan sonra Abdülaziz tarafından şeyhülislamlığa
getirilmesi beklenen Ahmet Cevdet Efendi, bunun yerine ilmiye sınıfından
mülkiye sınıfına nakledildi. Vezirlikten, paşalığa getirilmişti(1866).
Paşalığı
Ahmet Cevdet Paşa, 1866’da Halep
vilayetine vali tayin edildi. İki yıl süren valiliği sırasında “Fırat” adında
bir gazete çıkardı, dergi yayımını uzun yıllar devam ettirdi[3].
1868’de yeni kurulan ve temyiz
mahkemesi görevi yapacak olan “Divan-ı Ahkam-ı Adliye”'ye başkan tayin edildi.
Bu vazifede adliye ve hukuk sistemini devrin ihtiyaçlarına göre düzenlemeye
çalıştı.
Ali Paşa, Fransız medeni
kanununun tercüme edilerek Osmanlı Devletinde tatbik edilmesi gerektiğini ileri
sürüyordu. Buna karşı Ahmed Cevdet Paşa ve aynı düşüncede olanlar, İslam
Hukukunun bir dalı olan Hanefi fıkhının sistematik hale getirilerek
kanunlaştırılması fikrini müdafaa ediyorlardı. Bu ikinci yani, Ahmed Cevdet
Paşa ve arkadaşlarının fikirlerinin tatbiki için "Mecelle Cemiyeti"
adıyla ilmi bir heyet toplandı. Başkanlığına Ahmet Cevdet Paşa’nın getirildiği
bu meclis, Kur’an-ı Kerim'in hükümlerini kanun şekline sokup, bütün milletlerin
kıymet verdiği Mecelle adındaki kitabı hazırladı.
Beşinci kitabın hazırlığı
tamamlanırken Bursa’ya, sekizinci kitap hazırlanırken Maraş’a vali tayin edilen
paşa, her iki görevden de birkaç gün sonra alınıp merkeze tayin edilmiş ve
tekrar Mecelle Cemiyeti’nin başkanı yapılmıştı. Bu süre içinde Paşa, her türlü
devlet işlerinin kendisine danışıldığı bir mercii durumuna geldi.
1874 yılında Maarif Nazırlığına
tayin edildi. Nazırlığı döneminde ilk tahsilden yüksek tahsile her seviyede
ders programı yapıldı. Nuruosmaniye Camii avlusunda "ibtidâiyye"
adıyla modern usüllerde eğitim veren bir ilkokul açıldı[3]. Bu arada Ahmet
Cevdet Paşa, okullarda okutulmak üzere kitaplar yazdı. Türkçe dilbilgisi kitabı
olarak “Kavâid-i Türkî”, mantık dersleri için “Mi’yâr-ı Sedad”, edebiyatla
ilgili olarak “Âdâb-ı Sedad” adlı eserlerini yazdı. En tanınmış eseri olan
"Kısas-ı Enbiya" da bu dönemde kaleme alıp bastırdığı eserdir.
1874 yılında Yanya valiliği
görevi ile merkezden ayrılan Paşa, yedi buçuk ay sonra yeniden İstanbul’a döndü
ve Adiye Nazırı oldu. Ticaret mahkemelerini Adliye Nezaretine bağladı. Osmanlı
kanunlarını toplayan “Düstur” ilk defa onun zamanında yayınlandı. Ayrıca
hâkimlere yardımcı olacak bir eser olan “Ceride-i Mehâkim”(1874)'i yayınladı.
Sultan Abdülaziz’in tahttan
indirilmesinden sonra hamisiz kalan paşa, Bulgar isyanları ile ilgilenmek üzere
teftiş için Rumeli’ye gönderildi; Bulgarca bilmesi sayesinde görevinde çok
başarılı oldu. Dönüşünde Adliye ve ardından Maarif Nazırlığı görevlerinde
bulundu. Mecelle’nin on altıncı kitabı bu sırada tamamlandı (1876).
1878’de Suriye valisi yapılan
paşa, Kozan’da Kozanoğlu Ahmet Paşa isyanını bastırınca İstanbul’a dönüp
Ticaret ve Ziraat Nazırı oldu. Küçük Mehmet Sait Paşa başvekil olduğunda
yeniden Adliye Nezareti’ne getirildi; gayretleriyle 1880’de açılan Mekteb-i
Hukuk’ta ders verdi.
1881’de kurulan ve Abdülaziz’in
ölümünden sorumlu görülenleri yargılayan Yıldız mahkemesi'nde Adliye Nazırı
sıfatı ile bulundu.
1882’de Adliye Nazırlığından
ayrılan Ahmet Cevdet Paşa, üç buçuk yıl devlet memurluğundan uzak kaldı ve
eserlerini tamamlamakla meşgul oldu. 1886’da tekrar Adliye Nazırı yapıldı ve bu
görevi dört yıl sürdürdü.
Ahmet Cevdet Paşa, hayatının geri
kalanın çocuklarına ve bilimsel çalışmalarına ayırdı. 26 Mayıs 1895’te
Bebek’teki yalısında vefat etti. Naaşı, Fatih Camii bahçesine defnedildi.
Kitapları
Tarih-i Cevdet: 12 cilttir. Osmanlı Devleti'nin
1774-1825 seneleri arasındaki tarihini anlatır.
Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa: 12
kısımdır. Cevdet Paşa'nın en tanınmış eseridir. Âdem'den itibaren birçok
peygamberin, İslam halifelerinin, İkinci Murad’a kadar Osmanlı padişahlarının
tarihinden bahseder.
Tezakir-i Cevdet: Devrinin siyasi, içtimai,
ahlaki cephesini anlatmıştır.
Ma’ruzat: Sultan İkinci Abdülhamid’e
1839-1876 yılları arasındaki tarihi ve siyasi hadiseleri takdim etmek için
hazırlanmıştır.
Divançe-i Cevdet: Gençliğinde yazdığı
şiirleri, Sultan II. Abdülhamid’in emriyle bu kitapta toplamıştır.
Kavaid-i Osmaniye: Keçecizade Fuad Paşa'yla
birlikte yazdığı dil bilgisi kitabıdır. Türk dilinin Türkçe yazılmış ilk gramer
kitabı kabul edilir.
Ayrıca Belagat-ı Osmaniye - Kavaid-i
Türkiye, Takvim-ül Edvar-Miyar-ı Sedad, Adab-ı Sedat fi-İlm-il-Adab, Hülasatül
Beyan fi-Te’lifi’l -Kur’an, Asar-ı Ahd-i Hamidi, Hilye-i Seadet, Ma’lumat-ı
Nafia adlı eserleri çeşitli mevzulardan bahsetmektedir
Kaynakça
1. a b Prof. Dr. Nevzat Özkan. "Ahmet
Cevdet Paşa'nın Türk Dili Hakkındaki Görüşleri ve Eserleri".
2. Veli Ertan, Ahmet Cevdet Paşa, Hilal
yayınları, Ankara, 1964 s.9 / Yusuf Halaçoğlu, "Kendi Kaleminden Ahmet
Cevdet Paşa", Ahmet Cevdet Paşa Semineri, Tarih Araştırma Merkezi,
İstanbul, 1986. "Cevdet Paşa", DİA , VII, s.443, 1993,
3. a b c d e f g Ahmet Şimşirgil, Ekrem
Buğra Ekinci. "Ahmet Cevet Paşa ve Mecelle".
4.Prof. Dr. Beyza Bilgin, Konrad Adenauer
Vakfı Türkiye Raporu Nr. 06-2011. "İslam’da Kadının Rolü ve Türkiye’de
Kadın".
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder