Sanma şahım -herkesi sen -sadıkane- yâr olur Herkesi sen -dost mu sandın -belki o- ağyâr olur Sadıkane -belki o -âlemde bir -dildâr olur Yâr olur, -ağyâr olur, -dildâr olur,-serdâr olur
Lakabı olan yavuz'un anlamı azgın köpektir. bu hakaret için değildir.
kendisinin ne kadar asabi, kanı kaynayan, tuttuğunu koparan, çabuk
parlayan biri olduğunu ifade eder.
Tarihte sura çölünü geçen iki tane ordu vardır. birisi yavuz sultan
selim in ordusu diğeri ise bundan tam 300 yıl sonra teknolojinin en üst
seviyelerinde bu çölü geçebilmiş bir ordu.
sura çölü geçilmezdir,imkansızdır, kuraktır.. yürümek mi? yürüyerek
geçilir mi? aklın bile almadığı bir yöntemdir. ne var ki yavuz sultan
selim in ordusu bu çölü yürüyerek geçmiştir.
sultanımız önde askerlerine yol göstermekte.. ve bir müddet sonra
atından inmekte. bunu gören askerler de sultan attan indiği için inmek
durumunda. yürümekteler.. saatlerce, yorgun ve susuz. ve bir asker
cesaret bulmakta, padişaha yanaşıp atlara binmek varken neden
yürümekteyiz demekte.
padişahımız cevap vermekte hemde öyle bir cevap ki düşündükçe tüyler ürpertmekte..
`hz. muhanmmed yol gösterip bana klavuz olmuşken, ben nasıl onun arkasından ata binerim.`
ve işte bu çölde bir mucize gerçekleşmişte, hiç bir ordunun geçemediği bir çöl yürüyerek peygamber izinde aşılıp geçilmekte.
bir farklı anısı;
Yavuz selim
atında, yine bir sefere gitmekte ardından muhteşem bir ordu onu
izlemekte. ve geçmekteler üzüm bağlarının olduğu uzun bahçelerden. bir
müddet sonra sorar yavuz sultan selim yanındakine. ordudaki askerlere
sor bakalım canım üzüm istedi var mıdır hiç ellerinde. asker arar tarar
ama koskoca orduda bir tane üzüm tanesi bulamaz. padişahımıza gelir ve
ordudan hiç bir askerin bir tane dahi üzüm tanesi almadığını söyler.
bunun üzerine yavuz sultan selim şöyle der;
`eğer ordumdan bir asker dahi harama el uzatsaydı ben bu orduyla sefere çıkamaz geri dönerdim.`
kendisine bir hazine dolu sandık hediye eden şah ismail ,sandığın dibine
hakaret amaçlı bok koymustur...hazineyi açan yavuz sultanın adamları
mücevherleri görmüş fakat bir süre sonra pisliğin kokusu
yayılmıştır.bunun üzerine yavuz sultan osmanlıya yakışır bir cevap
hazırlanmasını bulana ödül vereceğini söyler.haftalar sonra yine en
makul cevabı kendisi bulur.aynı sandığın yapılmasını emreder içi hazine
doldurulsun üzerine lokum ve gül konsun bir de not yazılsın."herkes
yediğini yollar ismail"
"ben hakimü'l-haremeyn değil, hadimü'l haremeyn'im" diyen hükümdar.
yavuz sultan selim halife olduktan sonra hutbeler adına okunuyor ve
kendisinden "hakimü'l-harameyn" (mekke ve medine'nin hakimi) diye
bahsediliyordu. o bu "hâkimü'l-harameyn" ifadesini kutsal yerlere
saygıyla bağdaşmaz bulmuş, "hâdimu'l-harameyn" (mekke ve medine'nin
hizmetkârı) olarak değiştirmişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder