Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Kültür Topluluğu'nun Blog Sayfasına Hoşgeldiniz. Hoşça vakit geçirmeniz dileğiyle...
Arkadaşlar Facebook Grubumuza da bekleriz.

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Güneşe Sırtını Dönmek


Arkadaşlar son günlerde kafamda yoğurdum bazı konular hakkında beyin fırtınası yapmak istiyorum. Bu nedenle de hep beraber tüm Türk Tarihi'nde hatta Dünya İmparatorluk'lar tarihinde Osmanlı İmparatorluğu'nun yerine ve de Osmanlı denince ne ifade edildiğine iyice göz atalım.
Biliyorsunuz Roma
İmparatorluğu Barbar kavimlerin akınları sonucu ikiye ayrıldı. Tüm kitaplara barbar olarak geçen sözün anlamını biliyoruz herhalde; barbar sözcüğü yağmalamak,talan etmek,kırıp geçirmek manasındadır. Roma İmparatorluğu kendini ikiye ayıran sebepler arasında gördüğü diğer kavimleri bu isimle adlandırdı. Neden? Çünkü; Avrupa'nın tarihine büyük bir tesir yapacak bir olaydır bu. Avrupa'nın da genetiğinde vardır karşı tarafı küçük görmek ve karalamak. Barbar kavim olarak adlandırdıkları kavimler yağma ediyor, insanları katlediyor, düzenli şehirlerde yaşamıyorlardı. Peki, o muhteşem Roma şehirlerinde neler yapılıyordu? Yahut, Romalılar savaştan sonra kaleleri yağmalamıyorlar mıydı? Romalılar'ın medeniliği yerleşik hayatta yaşamalarından mı kaynaklanıyor? Bu sorulara yanıt aramak gerekiyor, çünkü bu anlatılanlar tarih gibi görünse de bugünkü politikaların altında da bu bakış açısı yatıyor. Bizler barbar olduğumuz için soykırımlar yaparız, fakat onlar medeni bir biçimde katliam yaptıkları için o soykırım olmaz. Avrupa tarihinde her zaman güç çok önemli olmuştur. Gücü ele geçiren diğerlerini de ele geçirmiş olur. Avrupa'da bir ülke gücü eline geçirirse kendi Avrupa'lı komşu ülkelerine de acımazdı. Bunların örnekleri tarihte de çok vardır. Yani, emperyalizmin, kapitalizmin,komunizmin vs. Avrupa'da doğması tesadüf değildir. Hepsinin birer tarihi tabanı var. 
Tarih boyunca Türk kavimlerine biraz göz atalım. Roma'yı parçalayan en önemli etmenlerden biri de Attila idi. Biz olaylara objektif bakarız. Attila barbar değildi, fakat çok da medeni değildi. Sonuçta, yeni bir yurt tutma savaşı içine girişmiş bir kavmin hakanı olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Araları biraz atlayıp, Türklerin Anadolu ile buluşmalarına gelmek istiyorum. Biliyorsunuz, Türkler Anadolu ile ilk kez olarak 1071 yılında buluştu. Nereden çıkıp geldiler ki, çünkü Anadolu Bizans(Doğu Roma İmp.)'nun tapulu malı idi ve de hiçbir kavmin oraya gelip yerleşme hakkı bulunmuyordu. Çünkü, çok övündükleri İskender de o toprakları Perslerin elinden almamıştı. Yahut, o topraklarda hiçbir zaman Hititler, Lidyalılar, Truvalılar vs. yaşamamıştı. O zaman niye Mikenler Truva'ya saldırdı. Bu da barbarlık değil midir? Hak eden her zaman kazanır, Anadolu'yu ve Balkanlar'ı Doğu Roma yeterince iyi yönetemiyordu, çünkü zamanı dolmuştu. Onların yerine oranın kültürel genetiği ile daha iyi uyuşan Türkler geldi ve de Anadolu halkıyla kaynaştılar. Oranın halklarına sahip çıkıp, onları kendilerinden bildiler. Yeri geldi, Cihan Padişahları 2.Mehmed ve 1.Selim, savaşlarında Türkmen-Alevi kabilelerle savaştılar ve de onlara karşı Sünni Kürtleri desteklediler. Yani, daha milliyetçi akımların başlamadığı yıllarda o dönemi milliyetçi bakış açısı ile değerlendiren herkes bir daha düşünmek zorundadır. Anadolu ile Türkler buluştuktan sonra İslamiyet de yeni bir kimlik kazandı, Arapların yaşadığı İslamiyet'ten farklı olarak Anadolu da İslamiyet tasavvuf ile buluştu. İslamiyet bir kurallar silsilesi değildir, İslamiyet diğer dinlerden farklı olarak bireylerin ruhuna dahi işler. Tasavvuf ve felsefeye uyum sağlaması nedeniyle İslamiyet farklı bir mahiyet kazandı. Türkler Orta Asya'dan kendi yöntemlerini Anadolu'ya taşıdılar, Anadolu'da tekstil ile uğraşan,çeşitli zanaatkarlıklar yapan toplumlardan yeni yöntemler öğrendiler. Dolayısı ile kurucu devlet Türklerdi, bu nedenle o topraklarda yaşayan insanlar Türk diye anıldı, fakat bu topraklarda birçok millete mensup bir kültür vardı. Bu kültür topluluğu da tek elde birleşti ve de Anadolu kültürü oldu. Avrupalılar Osmanlılar için her zaman Türkler diyordu, bunun milliyetçilik ile ne alakası vardır! Sağ duyulu bakmak bun kadar mı zordur? Avrupa'nın bu hile geleneğinde Roma kültürü yatar, fakat unutmayalım Sultan 2.Mehmed'in Fatih unvanını kazandığı İstanbul fethi ile Osmanlı İmparatorluğu da Roma arazilerine ve kültürüne sahip çıktı. Sultan 2.Mehmed kendini kayzer ilan etti. Bu unvanları kullanarak hem bünyesinde bulunan çeşitli milletlere mensup insanları bir araya getirmeye çalışıyor hem de yepyeni bir kültür yaratmak istiyordu. Tarihte belki de en mütevazi millet bugün ırkçı ve de katliamcı söylemler ile suçlanıyor.
Bugün baktı
ğımızda bu kültürün yavaş yavaş yok olmaya yüz tuttuğunu görüyoruz. Arkadaşlar, Osmanlı tarihi deyince aklımıza sadece siyasi tarih gelmesin.Bu devletin ticari yapısını,devlet sistemini, sosyal yapısını bilmeden nasıl net bir görüşe varabiliriz? Bu kadar uzun zaman boyunca çok geniş arazilerde yaşayan bu devletin diğer milletler üzerine hiç mi tesiri olmamıştır? Zamanında Osmanlı ipeklileri, savaş yöntemleri, halıları Avrupa'ya hiç mi tesir etmedi? Osmanlı İmparatorluğu bir Akdeniz İmparatoluğu'dur, aynı zamanda da 3.Roma İmparatorluğu'dur. Anadolu'nun istilalardan bunaldığı bir zamanda İslam ülkelerinin tepkisi olarak açığa çıkan gaza politikası üzerine kurulmuş bir devlet için, keşke çok ilerlemeseydi ve de elindeki toprakları tutsaydı da bugün bu hallerde olmasaydı diyoruz. Yahut, Balkanlara bu kadar yatırım yapacaklarına neden Anadolu'yu boş bırakmışlar diyoruz? Bu yüzden de Osmanlı'yı silip Selçuklular'a sarılıyoruz. Ne kadar mantıklı bir hareket olduğu şüphelidir, zira, henüz milliyetçilik akımlarının doğmadı bir yüzyılda kurulan bu büyük imparatorluk fetih ettiği arazilerdeki tüm halka Osmanlı diyordu. Hiçbir zaman kurucu unsur olduğu için Türk toplumu ayrı bir statü elde etmedi,aksine yukarıda da belirttiğim üzre, Türkmen-Alevi kavimleri İran'a sürüldü.Çünkü; imparatorluk yapısı onların yaşayış stillerine uyum göstermiyor ve de merkezi yapı altında yaşamak onlar için bir tezat teşkil ediyordu. Fakat, günümüzde durum farklıdır. O günkü şartlarda ne olması gerekiyor ise oldu, bugün çağdaş-demokratik-insan haklarına saygılı bir hukuk devleti olmak zorundayız. Acaba bugün de Avrupalılar ne işi varmış Roma'nın dünyanın dört bir yanında diyorlar mıydı? Zira,sadece Asya'ya yayılmadılar, Amerika da zaten keşfedilmemişti. Yaşadığımız ülkeyi iyi bilelim, buranın kültürüne sahip çıkalım, çünkü alıntı yaşam tarzları ve de kurallar hiçbir zaman bu kültür ile uyuşmayacak.
Türk Tarihi Kültürü'nde önemli bir yere sahip oldu
ğunu düşündüğüm Osmanlı Kültürü ve Osmanlı Kültürü'nün Avrupa üzerine- Ortadoğu üzerine tesirleri bugün neredeyse hiç bilinmiyor. Zannediliyor ki, Osmanlı kültürü sadece 2-3 hat sanatı ve de 2-3 minyatürden ibarettir. Yanlış biliyoruz, sırf Osmanlı mutfağı bile büyük bir kültür. Bugün Anadolu'nun çeşitli yörelerinde köylerine gidin görürsünüz. Ayrıca, bu adamlar hiç mi müzik dinleyip, şiir yazmıyorlardı? Koskoca Tasavvuf Müzik bestekarları irticacı mıydı? O zaman dinlemeyelim. Yahut divan edebiyatı sadece zevk-ü sefa mıydı? O zaman okumayalım. Zaten okuyamıyoruz ve de dinleyemiyoruz; çünkü anlayamıyoruz. Neyse biz Serdar Ortaç dinlemeye devam edelim. Yanlış anlaşılmasın elbette o da bir kültür, fakat diğeri bir hazine!
Günümüzde anlatılan tarihte, sanki her
şey yerden bitivermiş gibi, sanki Osmanlı kendi yıkılmak-bölünmek istemiş gibi anlatılıyor. Mesela, Rönesans, İstanbul'un fethi sonucu oradan kaçan bilim adamlarının İtalya'ya sığınması ile başladı. Keşke kaçırmasaydık onları, zincire vursaydık! Coğrafi keşifler başladı, sanki akıllarına bir anda düştü bunların böyle birşey. Hayır arkadaşlar, zaten batı dünyası 12. yüzyıldan beri bilimde öndeydi ve de bilim üretiyordu. Bunu kabul etmeliyiz. İlk ateşli silahlardan tüfeği orduda kullananlar dahi Habsburg,Macar ordularıdır, biz de onlarda bu teknolojiyi gördük ve de aldık. Fakat, sanat konusu toplumların yapılarına göre farklılık gösterir. Dünya'da her toplum kendine göre sanat üretiyor, hepsinden bir tutam almak en güzelidir, zira sanat evrenseldir. Osmanlı da sanat üretiyordu. Osmanlı estetiğine Avrupalılar imreniyordu. Devir değişti, biz geri kaldık, fakat ileri gitmemiz kendi kültürümüzden vazgeçmemiz anlamına gelmiyor.
 Murat Ay-PAÜ TF Öğrencisi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder