Midi-klorian, mitokondri demektir. Mitokondri, vücudumuzdaki
hücrelerde yaşayan, bakteri benzeri mikroskobik yapılardır.
Eskiden mitokondri, hücreye enerji sağlayan bir “enerji santrali” olarak değerlendiriliyordu. Ancak son
yıllarda bilim adamlarının yaptığı araştırmalar, mitokondrinin başka
işlevlerini daha ortaya çıkarttı.
Star Wars’ta dile getirildiği gibi mitokondrinin gizli güçleri teker
teker deşifre ediliyor. Mitokondri, yaşamın kritik kararlarının pek çoğunda son
sözü söyleyen bir otorite.
Örneğin;
“Annenizin tohum hücrelerinden hangisi olgunlaşarak sizi oluşturan yumurtayı meydana getirecek?” veya ''100 yaşına kadar yaşamanız için gerekli koşullar oluşacak mı?'' gibi soruların yanıtları hep mitokondride gizli.
“Annenizin tohum hücrelerinden hangisi olgunlaşarak sizi oluşturan yumurtayı meydana getirecek?” veya ''100 yaşına kadar yaşamanız için gerekli koşullar oluşacak mı?'' gibi soruların yanıtları hep mitokondride gizli.
Bu arada Parkinson veya Alzheimer gibi pek çok hastalıkta da önemli bir
rol oynayan mitokondri, insanların niçin iki cinsiyetli olduğuna da bir
açıklama getiriyor. İnsan hücresi çekirdeği yaklaşık 10 bin gen içerirken, her bir mitokondride
yalnızca 37 gen bulunuyor.
Mitokondrinin üreme sistemi
üzerindeki etkisi belki de bilinenden daha karmaşık.
Tek bir cinsin
değil, dişi ve erkek gibi iki farklı cinsin ortaya çıkmasının nedeni de
mitokondri olabilir.
Mitokondrinin az sayıdaki genleri yalnızca üreme konusunda etkin değildir; bunlar aynı zamanda doğumdan sonra sağlığımızı da etkiler. Mitokondri hücrenin yaşam sürecinde çok kritik bir rol oynadığı için, uzmanlar bunların DNA'larındaki mutasyonun hastalıklara neden olabileceğini akıllarına dahi getirmiyorlardı.
1988 yılından
bu yana genetikçiler mt DNA'larındaki mutasyonun pek çok hastalığa neden
olduğunu keşfettiler. Pek çoğunun, enerji ihtiyacı çok fazla olduğu için
kasları veya beyni etkilediği ileri sürülüyor. Yol açtıkları hastalıkların
başında mide bulantısı, sağırlık, yoğun bir jimnastikten sonra duyulan
yorgunluk, şeker hastalığı, zeka geriliği, felçler, konuşma bozuklukları ve
kısa boy geliyor. 37 genin bu kadar çeşitli hastalıklara yol açması oldukça
şaşırtıcı. Daha da şaşırtıcı olanı, benzer mutasyonların farklı kişilerde
farklı hastalıklara yol açması.
'Gen'deyip geçmeyelim, genetik o denli geniş bir sahayı kapsar
ki, insanın kaş, göz, saç, cilt, karakter yapısı, hastalıkları, kaderi veya
aklınıza gelecek tüm oluşlar, bilgi bankası ismiyle de anılan gen yapısı ile
ilgili.
Gen konusunda
yeterli bilgileri edindiğinizi düşünmeye çalışıyorum. Bu anlatılan ise tamamen
farklı bir durum. Anladığıma göre gen boyutunun altında mitokondri denilen bir başka gizli bölümün deşifre edilmesidir ki çok özel
bilgileri içermektedir.
Evrensel
boyutlarda varlık âlemi ile ilgili oluşlar günün şartlarına göre insanların akıllarının
algılayabileceği basit ifadelerle anlatılırken, popüler bilimin varlığı bugün
inanılmaz denilen şeyleri deşifre etmeye başlamıştır.
Bugün müspet
bilim sayesinde insanın gerçeğine doğru atılan adımlar, bilinmeyeni bilinir
hale getirecek ve şüphe içinde kalınacak bir durum söz konusu bile
olamayacaktır.
Mitokondrideki ölüm kanalları evrimi nasıl
çürütür?
Bugün evrimcileri en fazla rahatsız eden konulardan birinden bahsetmek istiyorum. Bildiğiniz gibi Darwin, hücreyi içi su dolu boş bir kesecik zannediyordu. Oysa 21. Yüzyıl bilimi, elektron mikroskobunun keşfiyle hücrenin içinde adeta uzay üssü gibi mükemmel işleyen bir yapı olduğunu ortaya koydu. Hücrenin içindeki organeller kapkaranlık bir ortamda yüzlerce işlemi kusursuz bir şekilde gerçekleştiriyordu, bu da bilim adamlarını çok hayrete düşürdü. Bulunan bütün bu deliller tesadüf iddiasıyla ortaya çıkan evrimcileri de iyice köşeye sıkıştırıyordu. Ve sonunda öyle bir zaman geldi ki bilim adamları tek bir proteinin (muazzam kompleks yapıya sahip) bile tesadüfle oluşamayacağını gördüler.
Mitokondrinin içinde çok fazla zehirli madde bulunuyor. Ama bunlar alarma geçmedikleri sürece hiçbir zaman bir araya gelip hücreye zarar vermiyorlar ancak ve ancak o hücrenin ölmesi gerekiyorsa harekete geçiyorlar. İşte bunları harekete geçiren mitokondrinin zarının içindeki apoptosis kanallarıdır. Bu kanallardan yola çıkan zehirli maddeler hücreyi öldürebilirler. Mesela bir hücre kanserliyse, ya da yapısı bozulduysa o zaman ortadan kaldırılması gerekir, çünkü vücuda zarar verecek bir hale gelmiştir. İşte o zaman kanallardaki bu apoptosis sistemi hemen harekete geçer ve o hücreyi öldürmeye başlar. Veya cenin halinde olan bir bebekte eller oluşurken, parmakların oluşabilmesi için aradaki hücrelerin yıkıma uğraması gerekir. İşte orada yok edilecek hücreler, çok sistemli bir şekilde yok edilirler. Veya vücuda bir mikrop girer ve vücutta bir savaş başlar. Lenfosit üretilir, mikrop giderilir, lenfositlerin ortadan kaldırılmasında da hemen apoptosis devreye girer.
Bütün bu olaylara art arda bakıldığında, yüksek bir akıl
tarafından tasarlandığını hemen görülebilir. Bir hücrenin mitokondrisi gidip
hiçbir zaman sağlıklı bir hücreyi öldürmez. Hiçbir zaman parmağın oluştuğu
kısmı öldürmez, lenfositleri ne zaman öldüreceğini bilir. Bu hücre içindeki bir
organın tesadüfle değil akılla hareket ettiğini gösterir. Evrimciler de bu
mükemmel mekanizmaları tesadüfler zinciriyle hiçbir zaman açıklayamazlar.
Ortada reddedilemeyecek kadar açık görünen bir yaratılış mucizesi vardır…
Kaynak: Milliyet Blog
çöp
YanıtlaSil