Gazi Umur Bey kimdir?
İzmir Emiri Gazi
Umur Bey, XV. asırda şair Enverî tarafından yazılan manzum “Düstûr-nâme”de, destansı bir şiir diliyle hayatı
anlatılan; girişimci,
yetenekli, kahraman Türk denizcisi ve Aydınoğulları Beyliği’nin en ünlü
emiridir. İzmir´in Osmanlı öncesi Türk egemenliği dönemini içeren "tek" kaynak,1465´te Fatih dönemi vakayınüvislerinden
olan Enverî tarafından kaleme alınan “Düstûr-nâme” 3730 beyitten oluşuyor. Mesnevi
tarzındaki eserin ikinci bölümünde; Umur Bey´in hayat hikâyesi, yaptığı
fetihler, akınları, 26 deniz seferi ayrıntılarıyla ortaya konulurken;
Anadolu Beylikleri, Bizans ve Lâtinlerle olan temasları da şiirsel bir üslupla
dile getirilmiş.
Malazgirt Zaferi’nden sonra 1077’de Çavuldur boyu tarafından fethedilen İzmir’de, Bizans tutsaklığından kurtulan Çaka Bey tarafından
1081’de ilk Türk Derya Beyliği kuruldu. Bizans’ın içten çürüdüğünü
gören Çaka Bey, “Üçlü Kıskaç” dediği bir plânla Bizans’ı ele
geçirmeye çalıştı. İzmir, Çaka Beyin büyük deniz proje ve girişimlerine sahne
oldu. Her zamanki gibi Bizans entrikaları galip geldi ve Çaka Bey’in büyük
hayalleri suya gömüldü. 1097’de Haçlı Ordusu tarafından, 20 yıllık ilk Türk
Derya Beyliği’ne son verilerek toprakları Bizans’a verildi.
Anadolu Türk birliğini sağlayan Anadolu Selçukluları döneminde, uc denilen Bizans
sınırı, sürekli göç alıyordu. Gaziler İzmir’e kavuşmak için yanıp
tutuşuyordu. Anadolu Selçuklu Devleti’nin Moğol
egemenliğini tanıdığı dönemde uc’larda bulunan Türkmen Beyleri
bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Aydınoğulları Beyliği
Kütahya yöresine hakim olan Germiyanoğulları’nın sahasından gelip, Küçük Menderes havzasına yerleşen Türkmenler
tarafından kuruldu. Aydınoğulları’nın kurucusu olan Mehmet Bey’in beş
erkek bir de kız çocuğu vardı. Hızır, Umur(Ömer), İbrahim Bahadır,
Süleyman ve İsa Beyler ile Hanzade Sultan´dır. Umur; “işler, yükümlülükler, görevler” anlamındadır. Umur Bey’in
İslami lakabı; Bahaüddünolup, “Dinin güzelliği” anlamına gelir.
Umur Bey 1309 yılında Leşkeri eli’nde doğdu. Ayasulug-Efes
Emiri olan amcası Osman, doğduğu sırada orada bir tersane kurup, gemi yapımına
başladı. Mehmet Bey’in ikinci çocuğu olduğu halde, dönemin en iyi hocalarından
dersler aldı. 12 yaşında silâh kullanmaya başlayan Umur Bey, çağdaşlarının
verdiği bilgilere göre; uzun
boylu, sağlam yapılı, etkileyici ve heybetli bir görünüme sahipti.
Deryalar Fatihi Umur Bey
Güney Batı Anadolu´da Adalar Denizi(Ege) kıyılarında
kurulan Menteşeoğulları Beyliği’nden Osmanve Orhan’ın deniz kuvvetleri ile Saint Jean Şövalyeleri, Venedik, Ceneviz ve Katalan filoları
arasında XIV.asır başlarında bir çok deniz savaşı yapıldı. Bu savaşlara katılan Aydınoğlu donanmasına
komuta eden Umur Bey,
denizci olarak büyük şöhret kazandı. Umur Bey, Saruhanoğlu Süleyman Bey ile birleşerek bir donanma kurdu.
Kızılçullu Deresi’nin Gaziemir(adını taşıyor) ile Şirinyer arasındaki bölümünde ilk tersanesini kurdu.
Gaziemir’den doğup İzmir Körfezi’ne dökülen Kızılçullu Deresi üzerinde, tersanede imal ettirdiği 30 santimetre
derinliğindeki suda bile ilerleyebilen kadırgaları efsane oldu.
İzmir kalesi ve limanını 1328’de
Cenevizliler’den alan Umur Bey ertesi yıl 8 gemilik bir filo ile
denize açıldı ve Çanakkale Boğazı’nda ilk savaşını yaptı.
1329’da Menteşe, Ayasulug ve
Saruhan Beyleri’nin deniz
kuvvetleri ile Türk korsanları, Adalar Denizini Hıristiyanların birleşik
donanmasına dar ettiler.
Umur Bey’in küçük filosu, gittikçe
büyüdü. 1329´da, yanında İbrahim Bahâdır Bey (140’deki
kurucu Cüneyd Bey´in babası) olduğu halde, Bozcaada´ya çıktı. 1330’da 45 gemi ile Sakız´a baskın yaptı. Umur ile Saruhanoğulları’ndan Timur Bey’in müttefik
deniz kuvvetleri 1332’de Gelibolu civarına asker çıkardılar. Amaçları, Çanakkale Boğazı’nı zaptederek, Bizans donanmasını Marmara´da hapsetmekti. Fakat bazı başarılardan sonra,
geri çekilmek zorunda kaldılar.
1333´te Umur Bey´in kumandasında Eğriboz seferinde Venedikliler ile
savaşan müttefik Türk donanması 250
gemiden oluşuyordu. Umur Bey aynı yıl içinde 170 gemi ile Yunan kıyılarına
gitti. Karaya çıkardığı akıncılar Atina kapılarına dayandılar. 1334´te Gazi Umur genç
yaşında Aydınoğullarına hükümdar seçildi.
Karada yürüyen gemiler!
1335´te 276 gemi ile Mora´ya gitti. 1336´da Foça´da İmparator Kantakuzen
ile buluştu. 1338´de 350 gemi ile Korinth´e gitti. Bu seferinde 50 büyük gemiyi Korinth civarına
bıraktıktan sonra 300 gemisini karadan yürüterek Patras
körfezine geçirdi. Sonra
aynı yoldan geri döndü. Bu yüzden eski tarihlerimizde Korinth limanına Umur Bey limanı denilir.
“Hükmü paşa kıldı ettiler yerak,
Karadan gemi çeker olup yayak.
….Tahtalar döşeyüb sabunla,
….Gemiler çektiler anlar onunla.
Derya olmaya bu donanmada yeğ.
….Mavnalar, kadırgalar bu üzre
….Sadasın dağlar yürür su üzre.
(Enverî : Düstûr-name)
(Umur Bey’in bu dahice hareketi İstanbul’un fethinde Fatih Sultan Mehmet’e ilham kaynağı oldu. Türk Tarihi’ni
derinlemesine inceleyen Fatih Sultan Mehmet de, Umur Bey’den 115 yıl sonra Haliç’e, gemilerini karadan yürüterek soktu. Haliç’in ağzına çektikleri
kalın zincire güvenen Bizanslılar, sabahleyin Türk Donanmasını karşılarında
görünce büyük bir paniğe kapıldılar.)
Umur Bey 1339´da Bizans İmparatoru Kantakuzen’in önerisi üzerine
boğazlardan geçerek Karadeniz’e çıktı. Tuna ağzında Kilya limanına asker
çıkararak Eflak arazisine akın yaptı. Bu seferde şimdi Beykoz’da “Umur Yeri” denilen yeri üs olarak kullandı.
Umur Bey dostu Kantakzen´e yardım etmek için 1342´de İzmir’den 380 gemilik
donanmasına 29.000 asker yükleyerek Meriç nehri ağzına çıkardı. Böylece Anadolu’daki Türkler ilk kez Avrupa kıt´asına ayak bastı. 1329´daki 8 gemilik küçük filosunun 12
yıl içinde 380 gemilik bir
donanmaya dönüşmesi, büyük bir
başarıydı. Dimetoka´yı
Bulgarlar´dan alıp müttefiki İmparator´a verdi. Ertesi yıl, 1342´de İmparator,
rakibi Paleologoslar´a karşı tekrar Umur Bey´den yardım istedi ve bu suretle
Türk hükümdarını, Bizans´ın dahilî işlerine karıştırmış oldu. Gazi Umur Bey, Rumeli’ye geçip,
İmparator´a istediği yardımı yaptı.
Gavur İzmir-Sen Piyer Kalesi
Avrupa Devletleri, Umur Bey’le başa çıkamayınca; Venedik, Ceneviz, Rodos, Kıbrıs ve Papalık gemilerinden büyük bir Haçlı Donanması oluşturup, güçlü
bir ordu ile İzmir’e gönderdiler. 28 Ekim 1344´te bütün Avrupa
devletlerinin birlikleri tarafından desteklenen Rodos´taki Saint-Jean Şövalyeleri, İzmir´e baskın yaptı. Aydınoğulları´nın
tersane ve donanmalarını yaktı. Halk kılıçtan geçirildi. Liman Şövalyeler´in
eline geçti. Fakat yukarı kale, Türkler´in elinde kaldı. Bu suretle şehir, “Müslüman İzmir” ve“Gâvur İzmir” diye ikiye bölündü ve 1403´ün ilk
günlerinde Timur´un Şövalyeler´i kovmasına kadar tam 59 yıl bu durum
sürdü. (Günümüzde canlılığını koruyan bu deyim hakkında farklı açıklamalar olsa
da gerçek budur.)
Hem din adamı, hem de silâhşör olan Sen Jan Şövalyeleri, Selâhaddin Eyyübi’nin Kudüs’ü geri almasından sonra, Rodos adasına sığınmış, orada Doğu
Akdeniz’in başına bela olmuşlardı. Ele geçirdikleri son sığınaklarını
güçlendirmek için canla
başla çalıştılar. Sen Piyer adını verdikleri kale, Basmane ile Gümrük
arasındaki sahada çok kenarlı büyük bir yapıydı. Üç yanı deniz olup, karaya
bakan yönü geniş ve derin hendeklerle çevrilmişti. İç surları kalın ve
yüksekti. Burçlarının heybetli bir görünümü vardı. Her yanıyla Avrupa mimarisini
yansıtıyordu. “Sen Piyer’in kapılarını ancak Sen Piyerliler
açar!” deyişi her yerde
yaygındı.
Umur Bey´in Şehit Düşmesi
Üssüz kalan Umur Bey İzmir´i karadan kuşatarak; Osmanlı
hükümdarı Orhan Bey’den dostu Kantakuzen’e yardım etmesini rica etti. Orhan
Bey’in oğlu Şehzade Süleyman Paşa 1344´te bir Türk ordusunu gemilerle
Gelibolu´ya çıkardı. Bu olayla Osmanlılar Rumeli’ye adım attılar. Osmanoğulları´nın donanmaları
yoktu; komşu Karesioğulları´nın deniz kuvvetlerinden yararlandılar. Aydın ve
Menteşe donanmaları ise çok güçlüydü ve Adalar Denizi´ne hâkimdiler.
Donanması Haçlılar tarafından yakıldıktan sonra Umur Bey, müttefik
komşuları Menteşeoğulları, Saruhanoğulları ve Karasioğulları´ndan tedarik
edebildiği gemilerle acele yeni bir donanmaya sahip oldu. Bu donanmayla
Gelibolu yarımadasına çıkarak, Vardar vadisini taradı. Bulgar kuvvetlerini yok
etti.
Gazi Umur Bey, Bizanslılara
yardım ederek, ardını güvenceye aldıktan sonra, 1348´de İzmir Körfezi’ndeki Gavur İzmir denilen Sen Piyer Kalesi’ne saldırdı. Kaleyi Haçlılardan geri almak için
birçok saldırı yapıldı. Gazi Umur Bey, arkadaşlarının hareketlerini görebilmek
için en önde tırmandığı merdivenin orta yerinde miğferini kaldırırken, alnının
ortasına isabet eden bir okla düştü. Yaralı bir kuş gibi süzüle süzüle hendeğe
yüzüstü düşüp şehadet şerbetini içerken, bir eli Sen Piyer
duvarını diğer eli suyu okşuyordu.
“On sekiz yaşı ata oldu süvar,
Hem yirmi bir yıl etti kar-ı zar.
….Yediyüz hem kırk sekiz idi sal,
….Yaş otuzdokuz etti intikal.
Eylemiştir ol yirmialtı gaza,
Rahmet anın ruhu-i pakina seza.”
(Enverî : Düstûr-name)
Şehit Umur’a Ağıt
Çok burçlu sur gibi yıkılmaz kalemizdi
Adalar denizi’ne çağlayan nehrimizdi,
Adalardan Rumeli’ye esen yelimizdi,
Otuzdokuz yaşında öksüz bırakıp gitti.
.
Dalgasız Kadifekale’de tutsak kaldık biz,
Deryadan gaddarca silindi namımız izimiz,
Ayasuluğ’a tıkıldı onlarca ticaret gemimiz,
Gavur İzmir’e baka baka solup, eridik biz.
Umur Bey, Birgi’de babasının yanına gömüldü. Yerine ağabeyi, Ayasuluğ Emiri Hızır Bey geçti. Umur Bey’den sonra Aydınoğulları denizciliği eski gücünü koruyamadı. Beyliğin toprakları da Yıldırım Bayezid döneminde Osmanlı devletine katıldı.
“Sen Piyer Düştü!..”
Ankara Savaşı´nda (1402) Osmanlıları yenen Timur tarafından
ülkeleri kendilerine iade edilen beylikler arasında Aydınoğulları da
bulunuyordu. Gavur İzmir’in melânetlerini duyan Timur, hemen şehir üzerine
yürüdü. 1403 başlarında dağlardaki karaçam ormanlarını kesip, kalenin etrafına
yığıp, yaktı. Sen Jan Şövalyeleri denizden kaçıp Malta adasına sığınırken, Sen
Piyer kalesi tamamen yıkıldı.
“Sen Piyer Düştü!..” nidaları,
Avrupa’da yas, İslâm Dünyasında sevinçle karşılandı. Kale
kalıntılarına asırlarca yaklaşılmadı. XVI.asırda Hisar Camii yapılarak yerleşime açıldı.
Aydınoğulları’nın ikinci devresinde Cüneyd Bey (1405-1426)
denizden çok, karadaki faaliyetleri
ile dikkati çeker. Cüneyd Bey, Fetret Devri’nde Osmanlı şehzâdeleri arasında
saltanat mücadelelerine katıldı. Onun bu davranışı beyliğin sonunu hazırlayan
nedenlerden biri oldu. Sonuçta Osmanlı sultanı II. Murad´ın gönderdiği bir
ordu, Aydınoğulları Beyliği´ni ortadan kaldırdı (1426).
Umur Bey’in Kişiliği
Umur Bey, 14 yıl
süreyle bir amiral hükümdar olarak hep denizlerde dolaştı, deniz savaşları
yaptı ve zaferler kazandı. Aydınoğulları
Beyliğine yükselme devrini yaşattı.
Ege Adaları, Yunanistan ve civar yerlere yaptığı seferlerle bol ganimet ele
geçirip, Haçlıların korkulu rüyâsı hâline geldi. Bütün bu uğraşlar yanında,
beyliğin îmârına ve gelişmesine de önem verdi. Zamânında birçok şehirde câmi,
medrese, kervansaray, çeşme vs. gibi hayır eserleri kuruldu. Umur Bey, yazar,
şâir ve âlimleri koruyup, teşvik ederdi. Kendi adına 5568 beyitli Süheyl-ü Nevbahar manzumesiyle,
Farsça’dan Türkçe‘ye
çevrilmiş olan Kelile ve Dimne ve Tabiatnâme adlı eserler vardır. Umur Bey adına,
üzerinde ‘Umur bin Mehmed’ yazan bir sikke bastırılmıştı.
Aydınoğullarından
bazı sanat eserleri zamanımıza kadar varlığını korumuştur. Bunlardan en
önemlileri Mehmed Bey´in yaptırdığı Birgi´deki Ulu Câmi, Selçuk´ta 1374´de yapılan İsâ Bey Câmii ile İzmir’in en eski
mahallelerinden Temaşalık’taki Gazi Umur Bey’in komutanlarından Emir Sultan olarak bilinen Seyyid Mükerremiddin’in
türbesidir.
Umur
Bey’i diğer Türk beylerinden ayıran en önemli özelliklerden biri de savaşta
bizzat ordunun başında bulunup, diğer askerlerle birlikte en önde savaşmasıydı.
Umur Bey’in Hindu Melek Hatun, Azize Melek Hatun, Gürci Melek Hatun adında üç
kız çocuğu vardı.
Gazi Umur Bey’in heykeli, adının zaman içinde kısalıp “Gaziemir”e dönüştüğü İzmir’in güney kapısındaki ilçeye 2010
yılında dikildi. 3 metrelik kaide
üzerindeki 5 metre
boyundaki dev heykelle, anısı 672 yıl sonra hüküm sürdüğü topraklarda canlandı.
Kızılçullu’lu olan heykeltıraş Eray Okkan’ın maliyetine yaptığı
heykel; Akçay Caddesi üzerindeki Tansaş Kavşağı’nda yerini aldı. Ruhu şad olsun…
Kaynak: Milliyet Blog- Ayten Dirier
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder