TÜRK TARİHİ’NİN ÖNEMLİ DÖNÜM NOKTALARI
Tarihte, bir olaya dönüm noktası diyebilecek kadar önemli
bir atıfta bulunuluyorsa, gerçekleşen bu olayın bir toplumun toplum yapısını,
ideolojisini ve de hedeflerini etkilemesi gerekir. Tarih boyunca, dünya
düzenini etkileyen önemli olayların yanı sıra, belirli kavimlerin yükselişine
ve çöküşüne etki ederek dünya düzenine de şekil veren belli başlı olaylar
vardır.
Türk Tarihi’nde, dünyaya az da olsa yön verecek birçok olay
vardır. Fakat, bana göre, Türk Tarihi’nde öyle üç olay vardır ki, bu üç olay
karşısında dünya da ayağa kalkmıştır. Bu üç olaydan birincisi; 26 Ağustos Cuma
Malazgirt Meydan Zaferi’dir. İkincisi; 29 Mayıs 1453 Salı İstanbul’un
Fethi’dir. Üçüncüsü de; 26 Ağustos 1922’de başlayan ve 30 Ağustos’ta zaferle
sonuçlanan Kurtuluş Savaşımızın askeri aşamasının son basamağı, Büyük
Taarruz’dur. Tüm Türk Tarihi’nde, parlak zaferler olduğu kadar ağır yenilgiler
de vardır, ki ülke bütünlüğünü etkileyen toplumsal hareketler ve askeri
mağlubiyetler de dünya düzenine, galibiyetler kadar tesir edecek şekilde, şekil
vermiştir. Bu yazıda, bu üç parlak zaferin, Türk Tarihi’ne ve Dünya Tarihi’ne
neden bu derece tesir ettiğini düşündüğümü anlatmaya çalışacağım.
Medeniyetler geç oluşur, tarih boyunca yaşanan her
coğrafyada belirli kavimler bulunmuştur. Her gelen kavim, kendi kültüründen bir
parça bırakmış ve oluşan sentez sonucunda yepyeni medeniyet tarzları
oluşmuştur. Tarihte hiçbir kavim yoktur ki, bulunduğu coğrafyanın kültüründen
etkilenmesin ve hiçbir kavim de yoktur ki, bulunduğu coğrafyayı etkilemesin.
Meseleye bu açıdan bakıldığında, oluşan sentezlerin ne derece önemli olduğu
görülecektir. Bu dünya yaratıldığında, topraklar sahipli olarak yaratılmadı.
Güçlü olan kazandı, akıllı olan medeniyet hırsızlığı yaptı ve sanki sıfırdan
kendi üretmiş gibi onu tüm dünyaya yaydı. Çok eski tarihlerde yaşayan ve tüm
Akdeniz kültürünü ilerlemiş denizciliği sayesinde etkileyen Girit Uygarlığı’na
son veren barbar Mikenai kavmi, bu kültüre sahip çıktı ve bunun arkasından İon
ve Yunan topraklarında oluşan Antik Yunan akımı tüm dünyaya derinden etki etti.
İstanbul’un fethinden sonra meşhur Bizans kütüphanelerinde bulunan Antik Yunan
eserleri Avrupa Rönesans’ına yön verecektir. Ayrıca, büyük fetihten yıllar önce
İspanya topraklarında büyük bir medeniyeti temsil eden Endülüs Emevileri de bu
müthiş birikimi tercüme ederek, üniversitelerinde müthiş bir bilimsel birikim
sağlayacak ve İbn Rüşd gibi Aristocu, Ebu Mervan İbn Zuhr gibi Cerrahinin
babası ve daha birçok ünlü bilgin yetiştirerek Avrupa Medeniyeti’nin oluşum
aşamasına müthiş bir tesirde bulunacaktır. Görüldüğü üzere, kültür evrenseldir;
birikim ile ilerleyen kültür ve elbette bilim, pratik faydaya yönelik değil de,
geleceği şekillendirmeye yönelik kullanılırsa, medeniyetlerin kalkınmasına
önemli katkılarda bulunur. Zira, 12. yüzyıldan sonra dünya bilimine ve
kültürüne yön veren ünlü eserleri, İslam bilginleri değil, Avrupalı bilginler
vermeye başlamıştı.
Bana göre, Türk Tarihi’nde birinci dönüm noktası, Malazgirt
Savaşı’dır. Bu savaşın Türk Tarihi’ne olduğu kadar, dünya tarihine de tesir
ettiği açıktır, zira meşhur Haçlı Seferleri zihniyeti, batı dünyasına karşı
oluşan bu tehdit sonucunda başlamıştır. Bu savaştan sonra, Anadolu’ya yayılan
Türk boyları, Anadolu’da bulunan topluluklarla kaynaşmışlar, kültürel alışverişte
bulunmuşlar ve ortaya, bulunulan coğrafyanın yoğun tesiriyle oluşan, yepyeni
bir kültür çıkmıştır. Tarihsel süreçte medeniyetlerin oluşumuna bir yazımda
değinmiştim: http://pautfgenelkultur.blogspot.com/2012/08/medeniyetler-ve-olusumlari-tarih.html
1071 Malazgirt Zaferi’nin bu derece önemli olmasını, bu
zafere yüklenen destansı havadan da anlayabiliriz. Anadolu’ya İran üzerinden
giren Selçuklular, başkent Rey olmak üzere kurdukları taze devletlerini, İslam
Dünyası’nın iç işlerine müdahale edebilecek düzeyde geliştirmişlerdir. Tuğrul
Bey’in, Abbasi Halife’sinden ‘’Doğu’nun ve Batı’nın Sultanı’’ namını aldığını
biliniyor. Gelinen bu noktada, uzun yıllardır, siyasi mücadelelerle boğuşan ve
İslam Dünyası’nın geleceğini unutan Arap Devletleri, liderliği bu zaferle
beraber tamamen Türklere devredeceklerdir. İleriki yıllarda meydana gelecek
olan Eyyubiler, Memlukler gibi kısa ömürlü ve gaza geleneğinden yoksun bir
coğrafyada kurulan devletler de İslam Dünyası’nın liderliği konusunda güçlü
iddialarda bulunamayacaklardır. Gerçi, Eyyubilerin en parlak lideri Şarkın
Sultanı Salahaddin, Haçlılara karşı cesur savaşlar verecek ve İslam Dünyası’nı
önemli tehlikelere karşı koruyacaktır. Ayrıca, Memluklular da 1517’ye kadar,
sürekli İslam Dünyası’nın liderliği iddiasında bulunacaklar ve gazi devlet
Osmanlılar ile yoğun rekabet içine gireceklerdir. 1402 Ankara Savaşı da üç
büyük İslam gücü arasındaki siyasi bir gerginlikte oluşmuştur. Bu tip
istilalar, İslam dünyasına ağır darbeler vurduğu gibi Batı dünyasının
rönesansına da önemli katkılarda bulunmuştur.
Malazgirt Savaşı ile ilgili detaylı bilgi için blog
sayfamızdaki bu adrese de göz atabilirsiniz: http://pautfgenelkultur.blogspot.com/2012/08/malazgirt-meydan-savas-ve-alparslan.html
26 Ağustos Cuma günü, rivayetlere göre üzerine beyaz bir
kefen giyen Alp Arslan, kendisinden iki kat büyük bir orduya sahip olan Doğu Roma İmparatoru Romen Dyojen ile karşı
karşıya gelerek büyük bir zafer kazanmıştır. Malazgirt Kalesi’nin alınması üzerine büyük
bir ordu ile hareket eden Romen Dyojen, Sultan Alp Arslan’ı meydan savaşına
çekmek istemişti. Savaşmaktan başka çaresi kalmayan Sultan, Türklerin
Anadolu’ya getirdiği en önemli zenginliklerden olan Orta Asya savaş taktikleri
ile Bizans İmparatoru’na boyun eğdirecektir. Bu savaşın kazanılmasında en büyük
rolü, Türk-Moğol hilal taktiği ve atlı okçular oynarlarken, paralı askerlerden
oluşan Bizans ordusu da ağır bir darbe yiyecek ve Anadolu’da yeni bir sentez
oluşacaktır. Bugün, bu büyük zaferin yıldönümüdür, tüm dünyaya kutlu olsun!
Tarihimizde önemli dönüm noktalarından ikincisi olarak
düşündüğüm diğer zafer de İstanbul’un fethidir. Atası 1.Bayezid gibi merkezi
bir imparatorluk kurma gayesinde olan 2. Mehmed, bu noktada şehrin fethini
zorunlu olarak görüyordu. Büyük bir manevi destek sağlayan hadisin de kattığı
hava ile 2. Mehmed küçük yaşlarından beri düşündüğü fetih için hazırlıklara
girişmiştir. Bu fethi gerçekleştirmek için önemli hazırlıklarda bulunan 2.
Mehmed, özellikle yeni savaş teknolojisi ile ilgili çok kitap okumuştur.
Buradan aldığı yeni bilgiler ile zaten mühendislik ilmine de hakim olan
2.Mehmed, bizzat kendi düşündüğü yıkıcı Şahi topu döktürmüştür. Bilim ve
teknolojinin öneminin açığa çıktığı fetih için 2.Mehmed, önemli birçok
hazırlıkta bulunmuştur. Truva hikayeleri ile büyüyen, İskender’i bilen ve
Homeros-İlyada gibi önemli eserleri bizzat Latince ve Rumca’dan okuyan
2.Mehmed, neticede bir İslam Sultanı olduğu için tam olarak bir Rönesans adamı
sayılmasa da, Gentile Bellini’ye yaptırdığı freskler ile dönemi takip edebilen bir
lider olduğunu göstermiştir.
Tarihimizde, biz de varız dediğimiz ve belki de zaferlerin
en şanlısı olarak düşündüğüm diğer ve sonuncu zafer de, Büyük Taarruz’dur.
Sakarya Savaşı’ndan önce başkomutanlık rütbesini elde eden Mustafa Kemal Paşa,
Yunan Ordusu’na iyi bir ders vermiş ve bu zaferden sonra Yunan Ordusu bir daha
hücuma cesaret edememiştir. Savunmaya çekilen Yunan Ordusu, savunma hatlarına
ve Türk Ordusu’nun taarruz zafiyetine güvenerek kendi hatlarına yerleşmişti.
Mustafa Kemal’in Büyük Taarruz’da oluşturduğu meşhur bir strateji herkesin
hafızasındadır: Hattı müdafaa yoktur,
Sattı müdafaa vardır. Yani, demek istiyor ki, vatanın her karış toprağına
kanınız damlasın, cepheniz yarılınca kaçmayın, geri çekilin, yeni bir cephe
oluşturun ve bulunduğunuz alanı savunun. Türk Savaş Taktiklerine Doğu
Cephesi’nde uyguladığı Ric’at yeniliğinden sonra Büyük Taarruz’da kazandırdığı
bölge savunması yeniliğini de ekleyen Mustafa Kemal Paşa, aslında Büyük
Taarruz’da kazandırdığı bu savaş stratejisi ile Kurtuluş Savaşı’mızın değerini
de ortaya koyuyor Her karış vatan toprağında birçok askerimizin kanı vardır.
Genç nüfusunu savaşta kaybeden, salgın hastalıklar ile boğuşan, fakir Türkiye,
tüm dünyaya meydan okuyarak ben de varım dedi. Fakat Türkiye, esas Kurtuluş
Savaşı’nın cehaletle olduğunu bildiği için de hububat sattı ve
üniversitelerinde pırıl pırıl, devletini ve milletini seven, bir amacı olan ve
de analitik düşünen bir nesil yetiştirmeye çalıştı. Üretim yapmak için yeni
sanayi tesisleri kuruldu, yurtdışına birçok öğrenci gönderildi ve giden
öğrencilerin hepsi ülkelerine hizmet için geri dönüp bilimsel çalışmalarda
bulundular. Bu, olanaklara sahip olmamızı sağlayan ve canlarını gözlerini
kırpmadan veren bu nesle olan borcumuz
büyüktür. Bu güzel medeniyetin yok olmasına müsaade etmediğimiz için, bu
savaşın önemi büyüktür. Zafer, her ne kadar 30 Ağustos’ta elde edilse de,
kendine güvenen bu millet aslında savaşı başlattığı gün kazanmıştı. Bu nedenle,
bugün de zaferin yıldönümüdür, kutlu olsun!
1071 yılından sonra Anadolu’ya girip, buranın kültürü ve
insanlarıyla sentez oluşturan Türk kavimleri, burada yepyeni bir milletin
oluşmasına yol açmıştır. Dönemin şartlarına göre, kurucu kavim hangisiyse
devlet de onun ismi ile anılırdı. Buradaki toplulukları bir araya getiren ve
birleştiren, İran yönetim anlayışını ve Akdeniz siyasi sistemlerini benimseyen,
Türk devletleri, çağımıza kadar gelen ve kökeni M.Ö’lere dayanan bir
medeniyetin üzerinde bulunan bir coğrafyada hüküm sürmüşlerdir. Bu medeniyete
sahip çıkmalıyız, zira temsil ettiğimiz medeniyet dünyanın en eski
uygarlıklarından beri sürüp gelen bir bayrak teslimi ile oluşmuştur. 26 Ağustos
öğleninde, Doğu Roma'nın o görkemli 100 bin kişilik büyük ordusuna karşı 50 bin kişilik ama birlik
ve beraberliği sağlam bir orduyla meydan okuyan ve geleceğe inanan Alp Arslan,
milletinin bekası için bize bu coğrafyayı bırakmıştır. Bu toprakları bırakmayı
reddeden Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki, birlik ve beraberlik içindeki
milletimiz de dünyaya meydan okumuştu. 26 Ağustos sabahı Kocatepe’de çıkan ve
bir milletin haykırışını yansıtan o top seslerine ve o
birliğe-bütünlüğe-inanışa; top sesi vasıtası ile olmasa da her zamankinden ne kadar çok ihtiyacımız var değil mi?
Murat Ay-PaüTf Öğrencisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder